7 Temmuz 2013 Pazar

İlk Dikiş Makinem

Dikişle haşır neşir olduğumdan beri yazmam gereken bir yazıyı bugün yazmak istiyorum. İlk dikiş makinemi sizlere göstermek istiyorum ve bana geliş hikayesini. İşte benim kıymetlim ve hep öyle kalacak makinem:


Ne kadar başka bir zamandan gelme değil mi? Her baktığımda bir ağırlık, bir yaşanmışlık görüyorum. Sevgili makinemin bize geliş hikayesi annemin her şeyi tamir etmeye bayılan eşime "tavan arasında eski bir dikiş makinesi var, ayarlayabilir misin" diye sorması ve bizim makineyi alıp eve getirmemizle başladı. Benim uzaktan yakından dikişle hiçbir alakam yok. Öyle ki, eşim evde kurcalarken ve tamircilere taşırken bile bir kere merak edip bakmadım. Hep anneme verilecek emanet olarak gördüm. İpliğini geçirmeyi tamircilerden öğrendik. Eşimin uğraşları sonucu makine çalışır hale geldi. Kutusuna koyup kaldıracakken eşimin " bir deneseydin bari" demesiyle biraz da ilgisizliğimden utanarak makinenin başına geçtim ve pedalına var gücümle bastım. Bez makinenin iğnesi altında yıldırım hızıyla giderken ben korkudan ellerimi kaldırmış bakıyordum.

Derken önce hızını kontrol etmeyi öğrendim. Sonra onun tıkırtılarıyla tüm günün yorgunluğunun kaybolup gittiğini farkettim. Her gün küçük bir çocuğun merakıyla oturdum, her gün yeni bir şey öğrendim. Gittikçe günlük hayatımın vazgeçilmezi oldu .
Dikiş aşkımı borçlu olduğum makine. Kaç yıllık olduğunu merak ettim. Annem kendini bildiğinden beri evlerinin bir parçasıymış bu makine. En az 50 yıllık. Üzerindeki işlemeler, ağır kutusu, çıkardığı takur tukur sesler beni hep eski zamanlara götürüyor. Ben anneannemi resimleriyle karışık hayal meyal hatırlıyorum. Acaba torununun yıllar sonra bu makinenin başında olacağını bilse ne düşünürdü? Bitirdiğim her işten sonra mutlaka aklıma düşüyor, onun ruhuna dua ediyorum.

Şimdi yeni bir makinem var ama kıymetlim hala kutusunda duruyor. Sanki gözümden uzakta olursa ilhamımı kaybedecekmişim gibi hep yakınımda bir yerde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder